Niçin ve Nasıl Meditasyon Yapmalı?

Meditasyon Nedir?

Meditasyon, içinde eylemsizlik barındıran, tamamen teslimiyetle, öz’le bağlantıya geçtiğimiz bir çalışmadır. Çoğunlukla sanıldığının aksine, iyi hissetmek için yapılan bir ritüel değildir. Dünyada birşeyleri değiştirme ihtiyacının bitmesi de diyebiliriz. Kabulde olmak, teslimiyet, varlığımızda derinleşmek, içsel ihtiyaçları gidermek nihai hedefdir. İnsanları, dünyada olup bitenleri, amaç ve hedefleri, fikirleri, yargıları, beş duyuyu, eylemi bırakıp öz varlığımıza, var olma haline geçiş yapıp o hali deneyimlediğimiz bir teslimiyet alanıdır.

Meditasyon Nasıl Öğrenilir?

Meditasyon, dışardan eğitim alınacak bir konu ve durum değildir. Öz varlığımızla ilişkimizi belirleyen bizim teslimiyet kabiliyetimizdir. Nötr bir halde kalıp sadece durduğumuzda, sadece var olduğumuzu ve öz varlığımızı hissettiğimizde deneyimlenir. Teslimiyetimiz ne kadar gelişmişse öz varlığımızın o kadar farkındalığı içindeyizdir. Öz varlığımızla ne kadar çok vakit geçirirsek maneviyatımızda o kadar gelişip iç dinginliğe ulaşırız.

Meditasyon ile Hayatımızda Neler Değişir?

Meditasyon ile bir şeyi değiştirmek istemek ego bilincinde olduğumuzu gösterir. Dünyada değişmesi gereken bir şey olmadığını göremediğin bir noktadasın demektir.  Meditasyon hakikat gözüyle bakmayı getirir. Kendinle oturup kendinle kaldıkça insanlığının her halinde kalabilir hale gelirsin.

Uzun yıllar meditasyon yapıldığında ön lob aktive olduğu için dünyaya baktığında gerçeğe bakabilir ve iyinin kötünün olmadığını ve her şeyin ne kadar mükemmel olduğunu, hiçbir şeyin değişmesi gerekmediğini, iyi-kötü diye bir şey olmadığını görebilirsin. Savaş, şiddet, ölüm gibi dünya gerçeklerinin varlığını kabul edersin.

Meditasyon zihni susturmak değil, o öz varlıktaki sessizlik ve dinginlikle bağlantıya geçerek derinleşmek ve izleyiciyi ortaya çıkartarak daha bilinçli ve farkında olmaya başlamaktır. Meditasyonun özü öz varlığımızla hizaya geçmekle ilgili olduğundan, özümüzde, varlığımızda derinleştikçe izleyen olmaya başlamaktır.

Nasıl Meditasyon Yaparız?

Amerikalı spiritüel öğretmen, psikolog ve yoga ustası Ram Dass “Niçin ve Nasıl Meditasyon Yapmalı” adlı bir konuşmasında “Tanık” adı verilen o mekanik teknikten bahseder. Bu teknik zihnimizin ne olup bittiğini fark eden bir parçasını geliştirmemize yarar.

Çoğu insan depresif olduğunda mesela, “çok depresifim” der. “Her parçan depresif mi?” diye sorulduğunda “evet tamamıyla depresim” diye yanıtlar. Konuşma şu şekilde devam eder: “depresif olmayan bir parçan var mı?”, “yok, tamamen depresifim”, “depresif olduğunu fark edebiliyorsun yani?”, “Evet”, “Fark eden kısmın depresif mi?”, “sadece farkında”.

İşte başlangıç noktası tam burasıdır. Bu kısım zihnimizin ufacık, göze çarpmayan kısmıdır. Zihnimizin %99 u depresif ve %1 lik kısmı bunun farkında diyelim ki. Bu, gökyüzündeki bulutlar gibi der Ram Dass. Eğer tamamen bulutlardan oluşan bir kadraj alırsanız sadece gri bir resim görürsünüz. Fakat kadrajı biraz genişletirseniz etrafındaki mavi gökyüzünü de görürsünüz ve bunun bir bulut resmi olduğunu anlarsınız.

Aynısı düşüncelerimiz için de geçerli. Düşüncelerimiz bizi yakalar. Bunu fark ettiğimizde yapacağımız şey nefesimizi takip etmek. Bu, Güneyli Theravada Budistlerinin tekniği. Kadim bir teknik. Nefesimin karın bölgemde yükseliş ve inişini takip ediyorum. Karında nefes alıp verdikçe inip kalkan bir kas var. Karnımın nefes alıp verdikçe yükseldiğini fark ediyorum. Yükseldiğinde yükseldiğini, indiğinde indiğini fark ediyorum. Yükseliyor….iniyor…. yükseliyor…. iniyor ve zihnimizin ilk söylediği “bu asla işe yaramayacak” oluyor.

Zihnim bir düşünceyle çıkageldi ve dedi ki “beni düşün”,“bu asla işe yaramayacak.” Eğer bu düşünceye aldanırsanız “haklısın bu işe yaramayacak” diyerek bırakırsınız. Ama eğer 20 dakika boyunca devam ederseniz, herhangi bir düşünce her ortaya çıktığında onun bir düşünce olduğunu fark ederek usulca farkındalığınızı, nefesinizi takip etmeye yani o yükseliş ve inişlere geri döndürsünüz.

Sonra bir düşünce daha gelir, “ben bunun için mi bu kadar eğitimden geçtim. Yaptığım işe bak, nefesimi takip ediyorum….”, “bunu kimseye söyleyemem bile, utanç verici! Karnımdaki kasın inip çıkmasını izliyorum. Yapacak daha önemli bir işim yok muydu?” Bunun bir başka düşünce olduğunu fark ediyorum ve tekrar nefesime dönüyorum.

Yükseliyor….iniyor….”20 dakika olmuş mudur?” “Fark ediyorum…yükseliyor…iniyor…”, “karnım aç”, yükseliyor…iniyor…”ne yesem?”, “ayaklarım üşüdü”…her bir düşünce çıkıp sizi yakalıyor ve diyor ki “ben gerçeğim, beni düşün!” ve her seferinde düşünceyi fark et, gelip geçmesine izin ver ve nefesine geri dön. Sizi en çok içine çeken düşünce şu oluyor: “yükseliyor…iniyor sanırım oluyor.” Her seferinde sizi yakalıyor o “ahhh evet oluyor!”

Ram Dass, “öğretmenlerimden birine gidip az önce inanılmaz bir huzur deneyimledim. Hayatım boyunca özlem duyduğum huzuru hissediyorum” dediğinde öğretmeninin kendisini dinlediğini ve “güzel, şimdi git nefesini takip et” diye geri bildirim verdiğini söyler.

Ruhani yolculuk sırasında başımıza gelen deneyimlere takılıp kalma durumuna spiritüel materyalizm deniyor. Bunun gibi basit bir egzersiz bile herhangi bir dinsel veya ruhani altyapısı olmayan mekanik bir teknik olmasına rağmen düşüncelerimiz tarafından nasıl sürekli ele geçirilip onlar tarafından tanımlandığımızı ve böylece odağımızın nasıl sürekli değiştirildiğini görmemize izin veriyor. Ve sadece bu basit egzersizi yapmak, nasıl düşüncelerimiz tarafından tutulup götürüldüğümüzü anlamamızı sağlıyor.

Düşünceler bitmek tükenmek bilmeyen bir okyanus gibi. Bu, bir nehrin yanında oturup akıntıyı izlemek gibi. Suyun içerisinde balıklar, yüzeyinde yapraklar ve dal parçaları akıntıyla beraber gelip geçiyor. Arada sırada bir şey dikkatimizi çekiyor ve onu takip ediyoruz. Meditasyon yaptığımızda ise gözlerimiz tek bir sabit noktaya bakıyor. Birşeyler gelip geçiyor ve bu küçük mekanik teknik sayesinde bir farkındalık geliştirmeye başlıyoruz.

Bulutların arasındaki gökyüzü gibi, benliğimizi sürekli buluttan buluta aktarmak yerine olan şey şu: “ben açım” diyorsunuz ve bir anda odağınız buzdolabına kayıyor. Yemeğinizi yerken düşünüyorsunuz “maçı kaçırıyorum” diye ve ardından odağınız televizyona kayıyor. Sonra maçı izlerken “bir kahve alayım” diyorsunuz ve kahve yapmaya odaklanıyorsunuz. Zihin sürekli meşgul.

Uyandığınız andan itibaren kendinizi izleyin. Alarm çaldığında veya birisi sizi uyandırdığında başlıyorsunuz “10 dakika daha uyuyabilirim”, “ne rüya görüyordum?”, “tuvalete gitmem lazım”, “yataktan kalkasım yok”, “çok işim var bugün”. Zihniniz başlıyor ve her biri sizi tutmaya gün boyunca devam ediyor. Sizi gerçeklikle çevreliyorlar. Sadece var olun. Benliğiniz sadece farkındalıktan ibaret olsun.

Bahar Erden

Uzm. Psikolog/Çift-Aile-Çocuk ve Ergen Sorunları