Ego, Nefs ve Nefs Mertebeleri

Ego, Nefs ve Nefs Mertebeleri

Modern dilde, “ego” kelimesini genellikle kibir anlamında, kendini beğenmiş ve başkalarını umursamayan, öz-önem duygusu fazla olan birini tanımlamak için kullanırız. Ancak bu doğru bir tanım değildir. Psikoanalitik teoriye göre egonun gelişmesi doğum ile başlar. Beslenme, kaçma, saldırma, korku, cinsellik gibi içgüdülerimizin denetimsizce dışarı çıkmasını önleyen, onu geciktiren, ertelettiren, toplumun, insanların kabul edebileceği sağlıklı bir davranış biçimine dönmesini sağlayan mekanizmadır. “Güçlü ego” doğru bir ifadedir ancak “şişkin ego” ifadesi yanlış bir kullanımdır.

Tasavvuf ve Ego

Sufiler, nefs terimini, bir kişinin içsel varoluşunun en alt boyutu – hayvani ve şeytani doğası – olarak gördükleri rafine edilmemiş haldeki egoyu ifade etmek için kullanırlar. Nefs “bizi kötülük yapmaya teşvik eder” ve sahip olduğumuz “en kötü düşmandır”.

Nefs, maddi mülkiyetin, şehvetli arzuların ve hayvani zevklerin peşinden koşar. Arınma süreci, bu egonun ilkel ve hayvani doğasını yenmeyi içerir.

İslam’ın “içsel boyutu” olan tasavvufta mistik gelişim süreci, sahte egonun, özün içinde yok edilmesini içerir. Sufizmde egonun gelişim süreci nefsin yedi mertebesi ile anlatılır. Bunlar; 1-nefs-i emmare, 2-nefs-i levvame, 3-nefs-i mülhime, 4-nefs-i mütmainne, 5-nefs-i raziye, 6-nefs-i merziye ve 7-nefs-i safiyedir. Kişi nefs-i emmareden yani en ilkel nefis mertebesinden nefs-i safiye mertebesine geldiğinde sahte egosunu özünün içinde yok etmiş olur.

Nefs-i Emmare

Bu seviyede kişi genellikle sonuçlarını düşünmeden doğuştan gelen dürtülere göre hareket eder. Taşlaşmış, emredici, kişiyi tamamen kontrolü altına alıp köleleştirmiş nefistir. Bu mertebede olanlar insani duygulardan ve pişmanlık hissinden yoksundurlar. Bu mertebedeki nefsin en bariz göstergesi sigara bağımlılığı, mal mülk edinme, yeme, içme, gece hayatı, çalma, dedikodu gibi davranışlar ve alışkanlıklardır.

Nefs-i Levvame

Kendini kontrol eden veya kendini sınırlayan farkındalık anlamına gelen düzeydir. Acı çekmek egoyu geliştirdiğinde ya da kişi yaşamda farklı olmayı öğrendiğinde, Sufilerin Nefs-i Levvame dediği, yani öz disiplinli hale gelir. Yaptığı yanlışların farkına varıp pişmanlık ve utanç duymaya başlar. Bir daha yapmamaya gayret eder. Öz kontrolü geliştikçe kötülükler azalır.

Nefs-i Mülhime

Kalbine, gönlüne feyz ve ilham olunan kimse anlamına gelmektedir. Kendisine pişmanlık ve utanç veren hataları bir daha yapmamakta başarılı olanların kalbine ilham-ı ilahiler doğar. Sezgili benlik anlamına gelen Nefs-i Mülhimme düzeyine ulaşmış olan Sufi yüce yaratıcı enerjiyle kalıcı bir bağlılık içindedir. Böyle bir farkındalık düzeyine ulaşmış kişi, varoluşun coşkulu bir ruh hali içinde yaşar ve doğanın bir gözlemcisi olmaktan çok bir hayranı olur.

Nefs-i Mutmainne

Tatmin olan, kanaat getiren, huzur bulan nefs anlamındadır. Mütmainne, en kestirme ifade ile kendi vicdanınızda huzur bulmaktır. Kişi kendisinde kınanacak bir hal kalmadığında, yani tamamen vicdani bir varlık haline geldiğinde kendi özü ile buluşur ve o zaman nefs-i mütmain olur. Zihnin bu durumu sakin bir deniz gibidir; egoya ait olan tüm çalkantılar bastırılmıştır.

Kişinin dünyevi maddi kazançlardan ve boş beklentilerden vazgeçtiği bir seviyedir. Tüm ikilikleri aşan bir zihin halidir. Karşıtlıklar gerçekte mevcut değildir, ancak zihnin basit yapılarıdır. Sufi şöyle der:
“Hiçbir şey benim veya senin değildir, ancak Bir’e aittir; tüm şeyler geçicidir ve saklamaya değmez. Dünyevi beklentileri en aza indirmek, bu dünyadaki kısa ziyaretimiz sırasında mutluluk ve tam tatmin elde etmenin yoludur.”

Ruhun arınma yolunda çok çabalayan kişi genellikle nefs-i mülhimeye, ve ek çaba ve rehberlikle nefs-i mutmainne’nin aşamasına ulaşabilir.

Nefs-i Râziye

Kayıtsız şartsız her şeyden razı olan nefs anlamındadır. Ahlâkı hoşgörüdür. Tevvekkül, sabır, teslim rıza hâlidir. Bu aşamada, ruh Allah’dan başka her şeyden ayrılmıştır. Bu ruh evrende olan her şeyden dingin bir şekilde memnundur: Kalp titremez bile – şafak vakti durgun bir gölet gibi tamamen huzur içindedir.

Nefs-i Merziye

Kendisinden râzı olunan, hoşnut olunan kimse (Nefs) anlamındadır. Daha evvelki mertebelerde başlayan teslim hâli burada kemâlini bulup “Çık aradan kalsın yaradan” ifadesindeki yaşam şekliyle kul rabb’ine elindeki emaneti teslim edince benlik davası ortadan kalkar emanet sahibine devredilir.

Nefs aşamalarında insanın ulaşabileceği en yüksek seviyedir. Bu aşamada kişi insan olmanın özüdür: dünyada yaşarlar, ama dünyadan değillerdir. Dışsal eylemleri çok normaldir, diğer insanlarla etkileşime girerler, onları iyiliğe davet ederler, günahtan uzak dururlar ve oldukça ortalama görünürler.

Nefs-i Sâfiye

Sonradan ârız olanları terk etmek, kendi özel hâli ile saf kalan nefs anlamındadır. Kişinin ahlakı yokluktur, hiçliktir, yorumsuzluktur, kayıtsızlıktır. Kişinin kendini, özünü fark edebilmesi için nefsi safiye olması gerekir. Öncesinde bir mütmainliğe ulaşacakdır. Mütmaniye-Raziye-Marziye aslında aynıdır ama üçlü şekilde anlatılır.

Bunlar olduktan sonra kişi saf hale gelir. Kişi kendi hakikati ile, özündeki varlıkla, yani hakla birlik haline gelmesi yani başlangıçtaki hale gelmesi demektir. Çocuğun saf doğması gibi. Çocukta halkiyetle ilgili sonradan zuhura, açığa çıkışla ilgili bir kir yoktur, kirlenmemiştir. Zihni kirlenmemiştir, zanları oluşmamıştır. “ben” “ben” diye kendini başka bir şey zannetmesi yoktur. Ancak bu kişiler hakikat yolunda ilerleyebilir. Kişi nefsi safiyeye geldiğinde, mürşitleri tarafından daha ileriye götürülmez, çünkü kendi özündeki varlıkla saf, birebir olduğunun zevkine ulaşmıştır artık.